Gezi stajım için seçtiğim lokasyonlardan bir tanesi de Efes Antik Şehri. Mimarlık anlamında benim için önemli bir gezi oldu. Sanat tarihi dersinde öğrendiğim bilgileri gerçekte yaşayarak görmek benim için inanılmaz bir deneyimdi. Antik kentte mutlaka bulunan tiyatroyu, kütüphaneyi, tapınağı, stadyumu, gymnasiumu görmek; kolon tiplerinden, kabartmalardan hangi düzene ve döneme ait olduğunu anlamak benim için büyük keyifti. Bu yüzden mezun olduğumda tekrar gelmek istiyorum. Daha geniş bilgiyle orayı bir başka gözle ele alacağıma eminim.
Mimari yapısından önce tarihinden bahsedeceğim. Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü İzmir ilinin Selçuk ilçesi sınırları içerisinde bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi burası.
Efes kenti'nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri'ne kadar inmekte. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmış. Günümüzdeki Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuş. Helenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Liman kenti olduğu için ticaret merkezi olarak gelişmiştir. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir.
Hellenistik kent, dikdörtgen ızgara bir plana sahiptir. Kentin üst kısmında dinsel merkezlerle birlikte, başlıca kamusal ve yönetimsel anıtları içeren Devlet Agorası, aşağı kısımda ise büyük ticari pazaryeri olan Tetragonos Agora yer alır. Ayrıca, Hellenistik Döneme tarihlenen ancak Roma İmparatorluk Döneminde tamamen tekrar düzenlenen Büyük Tiyatro gibi anıtsal yapılar da bulunur. Efes’in doğal koyu, 2. yüzyıl öncesinde Bergama kralı II. Attalos tarafından limana dönüştürülmüştür.
Efes tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları geniş bir alana yayılır. Yaklaşık 8 km²lik bir alana yayılan bu kalıntılar içinde kazı-restorasyon ve düzenleme çalışmaları yapılmıştır.
_______________________________________________________________
Artemis Tapınağı antik dünyanın mermerden inşa edilmiş ilk tapınağı olup temelleri MÖ 7. yüzyıla kadar gitmektedir. Tanrıça Artemis'e ithafen Lidya kralı Croesus tarafından yaptırılan yapı, Yunan mimar Chersiphron tarafından tasarlanmış ve dönemin en büyük heykeltıraşları Pheidias, Polycleitus, Kresilas ve Phradmon tarafından yapılmış olan bronz heykellerle süslenmiştir. Ayrıca İyonik düzenin en ayırt edici özelliği olan kolon başını görebiliyoruz. Ancak malesef günümüzde sadece kalıntıları var. Artemis Tapınağı MS 3. yüzyılda deprem felaketi ve Got kavimlerinin saldırılarıyla yok olmuştur. Kısmen tekrar inşa edilmiş, parçalanmadan önce MS 4. yüzyılın sonlarına kadar kullanılmıştır. Devasa mermer bloklar yakınında yer alan Aziz John bazilikasını ayağa kaldırmak için kullanılmıştır.
___________________________________________________
Celsus Kütüphanesi, Efes şehrinin mermer caddesinin doğuya doğru kıvrıldığı köşesindedir. Yapı, vali Celsus Polemaeanus'un hatırasına itafen oğlu Julius Aguli tarafından M.S. 135 (Roma Dönemi) yılında yaptırılmıştır. Kütüphanenin salonuna mermer bir avludan sonra bugün de mevcut olan 9 basamak çıkılarak girilir. Neme mani olmak için iç duvar, dış duvardan bir koridor ile ayrılmıştır. Cephesi çok zengin şekilde, skenefons mimarisinin esaslarına uyularak süslenmiştir. (Roma dönemi özelliği : gösteriş) Süs olarak kullanılanlar arasında heykeller, kabartma ve bunları çevreleyen sütun ve alınlıklardır. Bu eserlerin çoğu Viyana Müzesindedir.
Kütüphanenin duvarlarının dış yüzü tuğla ve moloz taş ile inşaa edilmiştir. Kütüphane daha büyük gözüksün diye yanlardaki kolonlar ortadaki kolonlardan daha kısadır. Kütüphanenin dış yüzünün alt katında ise akıl, erdem, bilgi ve anlayışı temsil eden 4 kadın heykeli bulunmaktadır. Bu heykellerin orijinalleri de Viyana Müzesindedir.
______________________________________________________
Yunanlar tiyatroyu kültürün en yüksek biçimi olarak kabul ediyordu ve her şehirde bir tiyatro vardı. Bir tepenin yamacına taş sıralar yerleştiriliyordu ve sken adı verilen küçük bir bina sahne binası olarak kullanılıyordu. Efes'teki tiyatro 25.000 izleyici alıyordu yani kentin nüfusu 25.000 idi çıkarımı yapabiliriz. Odeion’da ve diğer antik tiyatrolarda olduğu gibi Büyük Tiyatro'da; sken, orkestra ve cavea adı verilen 3 ana bölümden oluşmaktadır.
Helenistik dönemde (M.Ö. 3.–1. yüzyıl) inşaa edilmiştir. Roma döneminde yapı Domitianus (M.S. 81–96) ile Traianus (M.S. 98–117) zamanında kapsamlı bir yenileme sırasında ilk önce iki katlı, sonraları üç katlı gösterişli bir cepheye kavuşmuştur. Yapı tiyatro gösterilerinin yanısıra toplantılara da hizmet etmekteydi; İmparatorluk çağının ilerleyen dönemlerinde gladyatörler arenası olarak kullanıldığı da kanıtlanmıştır. Yapı M.S. 7. yüzyıldan hemen önce Bizans sur duvarlarına bağlanmıştır.
________________________________________________________
Efes'in bir diğer önemli yapısı ise Odeon yani Küçük Tiyatro 1500 kişi kapasiteli yarım çember şeklinde bir yapıdır. Oturma yeri, orkestra ve sken olmak üzere 3 bölümden oluşur. Platform dar ve sahneden 1 metre yüksektedir. Orkestrasında yağmur sularını akıtacak oluklar bulunmamasından dolayı üstünün kapalı olduğu anlaşılmaktadır. Boulea ve Sanato toplantıları için bir Bouleuterion olarak kullanılmıştır. İkinci işlevi ise sanat gösterilerine ev sahipliği yapmaktır.
___________________________________________________________________
Kuretler Caddesi’ni zengin biçimde süslenmiş konut yapıları, çeşmeler, hamamlar, salonlar, dükkânlar ve onursal anıtlar çevreler. Cadde MS 2. yüzyılın ilk çeyreğinde Roma senatörü Ti. Julius Celsus Polemaeanus’un mezarı üzerine inşa edilmiş bir anıt olan Celsus Kitaplığı’na doğru aşağıya yol verir.
___________________________________________________________________
Kuretler Caddesi’nin batı bitiminde yer alan Yamaç Evleri, Efes’te yaşayan
üst sınıfın yaşam tarzını yansıtan olağanüstü bir örnektir. 4000 metrekareyi kaplayan
yoğun yerleşim alanı Bülbüldağ’ın kuzey yamacının eteklerinde yer alır. Bu müstakil konut
birimleri yamaçlar üzerinde ikişerli gruplar halinde düzenlenmiştir. Mozaikler, duvar resimleri ve mermer panellerle süslenmiş bu evler, Roma İmparatorluk Dönemi kentinin toplumun sofistike üst tabakasının yaşam tarzını gün yüzüne çıkarır. Tiberius döneminde inşa edilmiş evler, büyük bir depremle yok olduğu 3. yüzyıla kadar kullanılmıştır.
Erken Roma İmparatorluk döneminde (M.S. 20 civarı) inşaa edilmiş olan oturma birimleri çok katlı, sıra sütunlarla çevrili (peristil), etrafında oturma ve ev idaresi ile ilgili çalışma mekanlarının gruplandığı birer merkezi avlu ile karakterize edilmiştir. Su ihtiyacı ve gideri kuyularla sağlandığı gibi, pek çok kola ayrılan bir kanal sistemi de mevcuttu. Evin resmi kabul salon veya odaları zengin süslemelerle donatılmışken, mutfak ve tuvalet gibi, evin çalışma ve kullanıma yönelik kısımları daha basittir. Özellikle günümüze ulaşmayan üst katların lüks içinde olduğunu söylemek gerekir; kaldı ki bu üst kat odaları ziyaret ve ziyafet amacıyla kullanılmaktaydı.
______________________________________________
Başka önemli yapılardan bir tanesi de Memmius Anıtı. M.S. 50 ve 30 yılları arasında özellikle göze çarpan bir yere inşaa edilmiştir: Romalı Diktatör Sulla’nın torunlarından biri olan Gaius Memmius için bir onur anıtıdır. Kule biçimli konik bir dam öngören, üst katın sütunları arasında onurlandırılan kişinin faziletleri tasvir edilmekteydi. Günümüzde bir rekonstrüksiyon yerine kübizmi andıran modern bir mimari kolaj mevcuttur.
______________________________________________________________
İki katlı ve üç nefli Bazilika Stoası, M.Ö. 11 yılında C. Sextilius Pollio tarafından yaptırılmıştır. İon düzeninde inşaa edilmiş, şehrin zamanında en görkemli binalarından biri olan bu yapıya dört basamakla ulaşılmaktaydı: Ön cephesinde 67 sütun yer almakta, 4.72 metre, orta nef ise 6.85 metre genişliğindeydi. Doğudaki temel kaide yapısı üzerinde, bugün Selçuk Efes Müzesi'nde bulunan, İmparator Augustus ile eşi Livia'nın oturur biçimde tasvir edilmiş anıtsal heykelleri yer almaktaydı.
__________________________________________________________________
Oktagon, 9 metre uzunluğundaki kare kaide, mermer bir lahitle gömülmüş genç bir kadın içeren mezar odasıdır. Kaidenin üzerinde sekiz köşeli, basamaklı bir altyapı ile Korinth
düzeninde etrafı sütunlarla çevrili bir cellası bulunan sekizgen bir yapı bulunmaktaydı.
Piramidal basamaklı çatıyı bir küre taçlandırmaktaydı. Buraya gömülen kişi büyük bir
olasılıkla Kleopatra’nın Ephesos’da öldürülen en genç kız kardeşi IV. Arsinoë idi. Mimari
bezemeler yapıyı İmparator Augustus (M.Ö. 27 – M.S. 14) dönemine tarihlemektedir.
________________________________________________
Hadrian Tapınağı : P. Vedius Antoninus Sabinus tarafından bağışlanan bu küçük tapınak benzeri anıt, mimari bir yazıta göre İmparator Hadrianus’u (M.S. 117–138) onurlandırmaktadır. Kült odasının önünde bulunan sütun düzeneği Suriye tipi denilen türde bir alınlık taşımaktadır. Kapı lentosunun üzerinde Efes kentinin kuruluş efsanesine gönderme yapan kabartmalar Geç Antik Çağ’a ait bir tadilata aittir. M.S. 300 civarında buraya İmparatorlar Diokletianus, Constantius, Maksimianus ve I. Theodosius’un heykelleri dikilmiş, bunların yazıtlı kaideleri günümüze ulaşmıştır.
_____________________________________________________
_____________________________________________________
Efes'i gezdikten sonra Meryem Ana Kilisesi'ni ziyaret ettim. Çok büyük olmayan ev günümüzde şapel olarak kullanılmaktadır. Meryem Ana Evinin hikayesi hakkında bilgi aldım. Hz. İsa yakalanıp, çarmıha gerilişinin ardından hristiyanlık dinini yaymakla görevli olan St. Jean Kudüs'te yaşamanın sakıncalı olduğunu düşünerek Meryem Ana'yı zamanın büyük kentlerinden olan Efes'e getirir. Bülbül dağının eteklerinde, ormanlık alan içinde bir taş kulübeye saklar. St. Jean, Meryem Ana'ya gizli gizli yemek getirir. Son zamanlarını bu kulübede geçirdiği düşünülen Meryem Ana tam 101 yaşına kadar yaşar. St. Jean'nin Meryem Ana'yı ölümünde Bülbül dağı eteklerine sadece kendisinin bildiği bir yere gömüldüğü düşünülmektedir.
____________________________________________
En son olarak Yedi Uyuyanlar Mağarası'nı ziyaret ettim ve böylece gezimin sonuna gelmiş oldum.